Cilt bakımında bir “süper güç” olarak sıkça telaffuz edilen retinol, güçlü yaşlanma karşıtı etkileri ve akne tedavisinde verdiği başarılı sonuçlarla, dermatologlar tarafından senelerdir altın standart olarak kabul ediliyor. Ancak ciltte hassasiyet yaratabilen agresif bir içerik olmasıyla da bilindiği için, olumlu sonuçlarına rağmen kullanıp kullanmamak konusunda kişide kimi zaman kararsızlığa yol açabiliyor.
Retinolün cilt bakım rutinine nasıl adapte edileceği, hangi yaşta, ne şekilde ve nelere dikkat ederek kullanılması gerektiği, kişiye en uygun formülün nasıl seçileceği gibi retinol hakkında aklınıza takılan tüm sorular bu kapsamlı dosyada yanıt buluyor.
Retinol nedir?
A vitamininin türevi olan retinol, ciltte kolajen üretimini artıran retinoid’lerin grubunda yer alıyor. Bir diğer retinoid türü olan retinyl palmitate’a göre daha güçlü ve etkili olmasıyla biliniyor. Cildi yeni hücreler üretmek üzere harekete geçirdiği için, cilt bakım rutinine eklendiğinde kırışıklıkların görünümünü azaltmaktan cilde sıkılık kazandırmaya, yaşlanma karşıtı güçlü etkiler sunuyor.
Akne tedavisinde de önemli rol oynayan ve neredeyse her cilt problemine çözüm getiren retinol; gözenekleri sıkılaştırmaya, cilt tonunu aydınlatıp eşitlemeye, koyu leke görünümünü azaltmaya ve hiperpigmentasyonu kontrol altına almaya yardımcı oluyor. Aynı zamanda antioksidan işlevi de görerek, ciltteki yaşlanma belirtilerinin nedenlerinden olan serbest radikal hasarıyla savaşıyor.
Retinol nasıl çalışıyor?
Cilt enzimleri, retinolü hücre yenilenmesini destekleyen retinoik aside dönüştürüyor, böylelikle hücresel yaşlanma azalıyor ve cilt görünümünde iyileşme başlıyor. Journal of Cosmetic Dermatology’de yer alan bir çalışma, retinolün cildi moleküler seviyede etkileyerek kolajen üretimini artırdığı ve 12 haftalık düzenli kullanım sonrasında ciltteki kırışıklık görünümünü belirgin şekilde azalttığı sonucunu veriyor.
Retinol kullanmaya hangi yaşta başlamalı?
Burada aslında retinolü hangi nedenle kullanmak istediğiniz önem kazanıyor. Cildinizdeki gözle görülür yaşlanma belirtilerini hafifletmek için mi, ileriki yaşlarda oluşacak kırışıklıklar ve sıkılık kaybına karşı erkenden önlem almak için mi, yoksa akne, leke veya renk eşitsizlikleri gibi yaşa bağlı olmayan şikayetler için mi?
Cildin hücre yenilenmesi ve kolajen üretimi 30’lu yaşların başında azalmaya başlar. Ancak yaşlanma belirtilerinin oluşması, genetik/çevresel faktörler ve yaşam biçiminin değişkenliği nedeniyle kişiden kişiye farklılık gösterir. Anti-aging bakım için önlem amaçlı başvurulacaksa, retinolün 20’li yaşların sonunda veya 30’lu yaşların başında kullanılmaya başlanması öneriliyor. Ancak akne, leke veya renk eşitsizlikleri gibi şikayetler söz konusu ise, retinol cilt bakım rutinine daha erken yaşlarda da dahil edilebilir.
Retinol kullanırken nelere dikkat etmeli?
Sık uygulamak ve güçlü formülasyonları seçmek ilk etapta ciltte irritasyona neden olabileceği için, bu içeriğe cildi alıştırarak başlamanız ve kullandığınız retinol oranını kademeli olarak artırmanız oldukça önemli.Eğer ilk defa kullanacaksanız % 0.1-0.3 aralığında düşük oranda retinol içeren bir formül seçin ve haftada 2 defa uygulayarak başlayın. Cildinizin tolerasyonuna göre, uygulama sıklığını haftada 3 veya gün aşırı olacak şekilde zaman içinde artırın.
Retinol, cildin güneşe karşı hassasiyetini artırır ve UV ışınları retinolün etkinliğini azaltır. Bu nedenle retinole yalnızca gece bakımınızda yer verin ve gün içinde cildinize mutlaka yüksek oranda SPF içeren bir koruyucu uygulayın. Gün ışığına sıkça maruz kalacağınız yaz tatillerinde retinol kullanmaktan kaçının.
Retinolü nasıl uygulamalı?
Akşam cildinizi temizleyip kuruladıktan sonra bezelye büyüklüğündeki ürünü 13 nokta tekniğiyle (3 nokta alın bölgesine, 3’er nokta yanaklara, 2 nokta burna, 2 nokta da çeneye) tüm yüzünüze eşit oranda dağıtın.
Eğer retinol içeren ürününüz serum formdaysa gece kreminizden önce, krem formdaysa gece serumunuzdan sonra kullanın. Ürünü, yaşlanma belirtilerinin en çok dikkat çektiği boyun ve dekolte bölgenize de uygulamayı unutmayın. Aklınızda bulunsun: cilt bakım rutininize her zaman losyon, serum gibi hafif dokudaki ürünlerle başlayın, krem gibi yoğun dokudaki ürünleri son adıma bırakın. Anti-aging etkilerini artırmak için, retinolü bakım rutininizde antioksidan içeren ürünlerle kombinleyebilirsiniz.
Retinolü ne kadar süreyle kullanmalı?
Araştırmalar, retinolün hücre yenileme etkisinin 3 aydan sonra azaldığını gösteriyor. Bu nedenle 3 ay düzenli kullanımın ardından, 3 ay ara verilmesi öneriliyor.
Retinol hangi içeriklerle birlikte kullanılmamalı?
Alfa hidroksi asit (AHA), beta hidroksi asit (BHA) ve poli hidroksi asit (PHA) gibi soyucu asitler içeren ürünler cildin hassasiyetini artıracağından dolayı retinol kullanırken bu asitlere ara verilmeli. Akne tedavisinde başvurulan bir içerik olan benzoil peroksit ise etkisini azalttığı için retinol ile birlikte kullanılmıyor.
Cilt bakımınıza retinolü eklediğiniz süre boyunca cildinizin tolerasyonunun bir miktar azalacağını unutmayın ve kimyasal peeling, lazer gibi uygulamaları retinol kullandığınız dönemde yaptırmayın.
Retinolün yan etkileri nedir, nasıl önlem alınabilir?
Kuruluk, gerginlik, hassasiyet ve hafif soyulma, cildin retinole adapte olmaya çalıştığı ilk haftalarda sıkça görülen ve 6 haftaya kadar sürebilen yan etkiler. Ancak cildinizin pul pul dökülme, yoğun tahriş, kızarıklık ve uzun süren yanma hissi gibi şiddetli reaksiyonlar göstermesi durumunda retinol kullanmayı bırakın ve birkaç hafta sadece cilt bariyerini onarıcı, parfüm içermeyen bir nemlendirici uygulayın.
Neyse ki son teknolojilere göre yeniden geliştirilen yeni nesil bakım ürünleri, yavaş salınımlı formülleri sayesinde cilt tarafından daha iyi tolere ediliyor. Formüle cilt yatıştırıcı içerikler de eklendiğinde, yan etkiler en aza indirgeniyor.
Cildinizin retinole alışma sürecini daha konforlu geçirmesi için yüzünüzü yıkarken nazik temizleyiciler kullanın. Ek olarak bakım rutininize seramid, hiyalüronik asit gibi cilt bariyerini onaran ve cildi uzun süre nemli tutan içeriklere sahip nemlendiricileri dahil edin.
Retinol kimler için sakıncalı?
Hassas ciltli kişilere, rosacea, sedef, egzema gibi inflamatuar cilt rahatsızlığı olanlara ve hamilelere retinol kullanımı önerilmiyor.
Retinol içeren bakım ürününü nasıl seçmeli?
Size en uygun ürünü seçerken cilt tipinize, cilt endişenize ve retinolü daha önce kullanıp kullanmamış olmanıza göre karar verebilirsiniz. Kuru ciltler için krem, normal ve karma ciltler için losyon, yağlı ciltler içinse serum veya jel formda ürünler tercih edilebilir. Serum formlarda içerik cilde daha yoğun ve hızlı şekilde nüfuz ediyor. Eğer ürünün güçlü formüllü ama hafif yapıda olmasını tercih ediyorsanız serumlara yönelebilirsiniz. Cildiniz hassasiyet gösterirse nemlendiricinizle karıştırarak uygulayabilirsiniz.
Retinolü ilk defa kullanacaksanız düşük konsantrasyondaki ürünleri seçin. Eğer daha önce kullandıysanız veya retinolü bakım rutininize ekleyeli birkaç hafta olduysa, daha yüksek konsantrasyonlu formüllere yönelebilirsiniz.
Ürünün ambalajına da dikkat edin. Retinol, havaya ve ışığa maruz kaldığında etkisini yitiriyor, bu nedenle ışığı geçiren şeffaf şişelerden ve kavanoz şeklindeki ambalajlardan kaçının. Hava geçirmeyen pompalı mekanizmaya sahip opak ambalajlar, tüp veya kapsül formundaki ürünler en ideali.
Retinolün etkileri ne zaman görülmeye başlanıyor?
Retinol kullanımına başladıktan sonra gözenek sıkılaşması, parlaklık gibi etkiler ciltten ölü hücrelerin atılımıyla birlikte yaklaşık 4 hafta sonra ilk görülen sonuçlar oluyor. Akne tedavisinde tam iyileşme ortalama 2-3 ay sonra gerçekleşiyor. Aynı süre sonrasında yaşlanma belirtileri ve pigmentasyon problemleri de hafiflemeye başlıyor. Ancak ince çizgiler, kırışıklıklar ve koyu lekelerde en belirgin sonuçlar 6 ay sonrasında, yani yeni kolajen ve elastin üretimi süreci tamamlandığında görülüyor.
Retinol ile ilgili doğru bilinen yanlışlar
Retinolün cildi incelttiği düşünülse de, aslında tam tersi. Retinol uygulanmaya başlanan ilk haftalarda ciltte soyulma gözlendiği için çoğu kişi cildinin inceldiği fikrine kapılıyor. Ancak retinol, düzenli kullanım sonrası kolajen üretimini tetikleyerek epidermal kalınlığı geliştirmeye yardımcı oluyor, yani aslında uzun vadede cildi kalınlaştırıyor. Böylelikle bir yaşlanma belirtisi olan cilt incelmesi tersine dönüyor ve cilt çevresel etkenlere karşı daha dayanıklı hale geliyor.
(oggusto.com)