Ukraynalı kadın mültecilerine “tecavüzcü Coşkun” edasıyla, dişlerinin arasından gülümseyerek, sosyal medyada “bize gel” çağrısı yapan bıçkın erkeklere bir çift sözümüz var:
Savaştan kaçıp mülteci olmak zorunda kalan kadınlara yönelik yapılan cinsiyetçi yaklaşımlı sosyal medya mesajlarını yazanlarla aynı coğrafyada yaşamak insanın içini yakan bir durum.
Ukraynalı kadınlar güzel evet. Biz her türlü felakette bile mizah gücünü kaybetmeyen bir milletiz evet. Her kötü olayda zekice bir çıkışla mizahı toplumsal gerçeklikle buluştururuz evet. Ama bugün yapılan şakaların içinde ne mizah ne de zeka var. Aksine körlük var. Cahillik var. Seviyesizlik var. Anlayışsızlık var.
“Vatanından ayrılmak zorunda” kalmak, böyle yazıldığı kadar kolay olmamalı. Bağlarından kopmak. Düzeninin değişmesi. O güne kadar olan tüm kazanımlarını yitirmek. Canlarının yaşamını yitirmesini izlemek. Ne olacağını bilememek.
Bir yanda ülkesinin özgürlüğünü yitirmek üzere olduğu bir halk; belki yakınlarını kaybetmiş kadınlar; eşlerinden, sevdiklerinden, yaşadıkları topraklardan ayrılmak zorunda kalan kadınlar; türlü zorluklarla geçmişlerini ve gelecek planlarını geride bırakarak zorlu yolculuklara katlanarak mülteci konumuzda kalan kadınlar… Bebekleri kucağında, ellerinde sıkı sıkı tuttukları küçük çocuklarının elleri yürüyorlar…
Onların acısını hissetmeden, yapılan sosyal medya geyiğine gülenler kördür.
Empati yoksunu olabilirsiniz ama yaptığınız, değerlere bel altı vurmaktır.
“Bel altı” da aslında yetersizlerin işidir.
Her anlamda…
Hatta bir de şu var: İnsanlar bir şeyin altını çok çiziyorsa aslında kendisinde olmasını çok istediği, çok önemsediği ama aslında kendisinde olmayan bir özelliği dile getiriyordur.
Ukraynalı kadınları küçük düşürmeye çalışırken kendilerini işte böyle ele veriyorlar.
O sosyal medya geyiğini yapanlar kendilerini belli ettiler evet. Ama satır aralarında aynı düşünceyi ağızından kaçıran eğitimli, birikimli kişilere ne demeli?
“Hay sizin seviyesizliğinize…” demek istiyor insan.
Bir bitmediniz…