Belgin Sarılmışer sadece 30 yıl yaşadı. Biz onu asıl adıyla değil de Bergen olan sahne adıyla tanıdık. Bergen Hayatını Halis’e duyduğu ‘ölümüne aşka adadı. Halis, Bergen’in hayatını elinden alan, acıların kadını yapan saplantılı aşığıydı. Bergen’in tek isteği şarkı söylemekti. Halis çok kıskanç olacak ki buna izin vermedi. Önce yüzüne kezzap atıp güzelliğini elinden aldı sonra tek kurşunla hayatını.
Belgin Sarılmışer 15 Temmuz 1959’da Mersin’de yedi çocuklu bir ailenin son çocuğu olarak dünyaya geldi. İlkokulu bitirir bitirmez konservatuvara girdi. Hem de sınavı birincilikle kazanarak. Okulu hiç sevmedi. O sadece şarkı söylemek istiyordu. Konservatuvarı kazandığı sıralarda Yalçın ile tanıştı. İlk aşkıydı Yalçın. Ona zorla sahip olmuştu. Bir gün karşısına geçip, başkasıyla evleneceğini söylediğinde aslında Belgin hayattan ya da aşktan ilk darbesini yemiş oldu.
Okulu bıraktı. Artık bir an evvel sahneye çıkmak istiyordu. Yaşını büyüttüler. Belgin’e artık bir sahne adı gerekiyordu. Gazete de Norveç’in Bergen şehrinden bahseden bir haber gördü. Çok sevdi. Benimsedi. Benim adım Bergen olmalıydı dedi.
Artık Bergen olmuştu. Sahnelerin billur sesli Bergen’i. Sahnede kendine uzun süre bakana ‘çok beğendiyseniz oğlunuza alın’ diyecek kadarda çetin cevizdi. Yaralarını, şarkı söyleyerek sarıyordu. Yalçın’dan sonra kimse girmemişti hayatına. Ne olduysa Adana’da oldu. Halis Serbest ile karşılaştı. Halis her gece pavyonda karşısına kurulup bir saniye bile gözünü ayırmadan onu seyretti, her gece usanmadan kulise çiçek gönderdi. Bergen, kafasına attı çiçekleri.
Halis, gurur yaptı. Uzun süre gitmedi pavyona. Ama çiçekleri yollamayı sürdürdü. Bir karta “Beni tanısan seversin” diye yazdı. Bergen, ilk kez çiçekleri, o gece çöpe atmadı. Ama bilmiyordu hayatının büyük aşkı, kâbusu olacaktı.
Bergen taksit ile araba almıştı. Senetlerini ödeyemeden yandı, kül oldu. Halis söndürmeye çalıştı yangını. “Ağlama” dedi, “Üzülme. Ben sana yenisini alırım…” O gün âşık oldu Halis’e. Ama bilmediği bir gerçek vardı arabayı Halis yakmıştı. Çok geçmeden Bergen’de bu gerçekle yüzleşti. Ona yeni bir araba aldı. Aslında aklını çelmek için yapmıştı bunu. Büyük aşk bunun da üstesinden geldi, evlendiler..
Bergen evliliklerinde başında dayak yemeğe başladı,sonrada Sık sık eve gelmeyen Halis’in evli olduğunu öğrendi. Nikâh memuru da yalandı, şahitler de, her şey aslında koskoca bir yalandı. Adam da deli gibi seviyordu Bergen’i, delirmiş gibi. Sahneye çıkmasını istemiyordu, “Boşanacağım” diyordu. Boşandı da… Barıştılar
Bergen, evinin kadını oldu, şiddetin için de yaşayan kadını, makyajı bile kapatamadı morluklarını. Her defasında sahneye kaçtı Bergen. Her defasında Halis’in kara gözlerine bakıp barıştı. Defalarca kaçtı. Mersin’e, İzmir’e bir çok şehre. Ona âşık olanlar oldu, ama Bergen hayatını zehir edecek olan Halis’ten başkasını sevmedi. Bir gün acı acı çaldı telefon, Ankara’daki evi yanmıştı. Yine yanında “Üzme kendini” diyen halis vardı. Yine evi eski haline o döndürmüştü. Peki yine o mu yakmıştı? “Ben yapmadım diyordu. Gözünü o kadar kör etmişti ki halis için ona inanmıştı.
Evlendiler sonunda. 9 Ocak 1982’de günlüğüne “Evlendim” diye yazmıştı Bergen. Birlikte yaşamaya başladıktan sonra Halis yine eski hayatına dönmüştü. Bergen ise yine evinin kadını. Peşi sıra kavgalar, dayaklar… Bıraktı Halis’i. Kaçtı gitti İzmir’e. Sahneye çıktı yeniden. O kaçtı, Halis kovaladı. Adana delikanlısı, “Üç gün sonra bütün gazeteler senden bahsedecek” dedi. Dediği de oldu.
Sahnedeyken bir adam elindeki kovayı Bergen’e doğru savurdu. Önce bir sıcaklık hissetti yüzünde, vücudunda. Canı yanıyordu. O kovada kezzap vardı.Adana delikanlısı namı değer Halis yine sahnedeydi. Görmüyordu Bergen. Bütün gazeteler Bergen’in acıklı hikâyesini yazıyordu. Halis dediğini yaptı. Halis hapsi boylarken Bergen İstanbul sahnelerine gitti. Kısa süre görüşmediler.
Bu bile bitirmedi bu aşkı. Aptal aşık olacak ki bütün bu yaptıklarına rağmen Bergen, Halis’i ziyarete gidiyor, para götürüyordu. Bu sırada Bergen’in Şöhreti artık Türkiye sınırlarını aşmıştı. Yurtdışı turnelerine çıkıyor, sahne aldığı yerlerde izdiham oluyordu. Bülent Ersoy’lar, İbrahim Tatlıses’ler le aynı sahnedeydi artık.
Ama o Bergen’nin aklında tek bir şey vardı o da Halis. Bir gün yine kavuştular. Bir film düşününün seneler sonra tekrarı çekilir oyuncular farklı olur. Bern içinde aynı film yeniden çekildi. Kimse değişmedi. Adam kıskanç kadın inatçı ve aynı son. Boşandılar
Bir gün annesiyle yine bir başka şehre giderken arkadaki araba direksiyon kırıp, önlerine geçti. Halis’ti. Tartışmaya başladılar. Tek bir el silah sesi duyuldu. Ve olduğu yere kanlar içinde yığıldı Bergen, acılarını da alıp bu dünyadan göçtü gitti.
Hafızalarda ise acıların kadını Bergen’in şu sözleri kaldı. Bazen insanlar hiddetli sever, ölesiye sever, yaşadıkları kötü olaylar sevgisinden bir şey götürmez.